Bir kere iç dünyamızda samimiyetin zevkini yaşamamız lazım. Samimiyet en büyük zevktir. Çok büyük zevktir. Yani insan ruhunu en şiddetli dinlendiren, zevk veren, sevginin, sevincin, neşenin, her şeyin kapısını açan ana yapıdır. Dolayısıyla ilk önce samimiyeti elde etmek lazım, yani ruhu rahatlatmak lazım. Çünkü samimiyet elde edildiğinde vicdanın kapısı sonuna kadar açılır. Artık sırf vicdanı dinleyeceksin demektir. Çünkü insanlar hep vicdanına baskı yaparak, vicdanını boğarak yaşarlar birçok insan. Dolayısıyla vicdan çok acayip bunalır, hani vicdan azabı çekiyor derler ya. İnsanlar hep vicdan azabından çirkinleşir. Böyle ağzı burnu kayar, cildi bozulur, saçları gider, belinde fıtık olur, boynunda bilmem ne olur. Tabii normal hastalık olarak da olur insanda ama genellikle psikolojiktir bunlar. Vicdanın üstüne gidildiğinde vicdan kendini korumak için vücuda saldırır bu sefer. Yani çok bunalır vicdan. Vücut kendini parçalamaya başlar. Vücudun özelliğidir, vicdana dokunulmamasını ister vücut. Vücuda dokunulduğunda yani vicdan tarafından, vücut isyan eder, ızdırap çekmeye başlar. Vicdana karşı kıskançtır vücut. Vicdana bir kötülük yapılmasını istemez. Adeta intihar eder vücut, hücreler intihar eder adeta. Ve insanların konuşması bozulur, mantığı bozulur, sinirli hale gelir, gergin hale gelir, moralsiz olur, her şeyi kötüye yorumlar. Ama samimi olduğunda kafasına müthiş bir berraklık ve keskinlik gelir. Feraset, basiret ve akıl gelir. Her konuyu çok net anlamaya başlar. Mesela Allah'ın varlığını biz çok kolay anlayacak şekilde yaratıldık. Yani su içmekten daha kolaydır Allah'ı anlamak. Allah'a iman etmek su içmekten çok daha kolaydır. Çok rahat yaşayacağımız gibi Allah bizi yaratmıştır. Ama vicdana baskı yapıldığında Allah'ı anlamak çok zor hale gelir. Allah'a kul olmak o zaman çok zor hale gelir. Önce samimi olunması gerekiyor.
Ama samimiyet dikkat gerektiren bir konudur yalnız. Tamam, samimi oldum diyor. Olmaz öyle. Samimi olduğunda daha samimi olmamış oluyor. Samimiyet ucu sonu olmayan bir derinliktir, güzelliktir. Daha samimi, daha samimi, daha samimiyle insan samimiyetini devam ettirebilir. Ben samimiyeti buldum, tamam dedim mi o insanı boğar. Tehlikeli o. Sürekli gelişmesi gerekir samimiyetin. Gelişmediğinde samimiyette bir hastalık meydana gelebilir. O yüzden samimi olan insanın bir kere dikkatinin çok açık olması gerekiyor. Allah onun için Kuran'da söyler, şeytandan Allah'a sığınırım "dikkat edin" der mesela ayette, "dikkat edin". Çok önemlidir. Ve derin derin düşünürler diyor Allah. Dikkat ve derin düşünmek, bu ikisi çok önemlidir. Derin düşünme deyince ellerini saçlarının arasına sokup masaya, var ya bazı tipler olur, böyle saçını çeke çeke düşünür, o kastedilmiyor tabii. Orada kendini kasmadan samimi ve candan bir üslupla düşünme kastediliyor. Bu olduğunda dışarıdaki olaylar, her şey mümine göre akmaya başlar.
Adnan Oktarın 5 Nisan 2010 tarihli Adıyaman Asu TVdeki canlı röportajından